TCK 103 ve TCK 104 Suçlarının Kapsamlı Mukayesesi
“Çocuğun Cinsel İstismarı” ile “Reşit Olmayanla Cinsel İlişki” Arasındaki Çizgi
Türk Ceza Kanunu’nun 103 ve 104. maddeleri, çocukların cinsel dokunulmazlığını korumayı amaçlayan, ancak kapsam ve uygulama bakımından sık sık karıştırılan iki farklı düzenlemedir.
Bu iki madde arasındaki farkın doğru anlaşılması, hem ceza yargılamasında adaletin sağlanması hem de haksız mahkûmiyetlerin önlenmesi açısından hayati önem taşır.
İzmir, Manisa ve Aydın illerinde görülen son yıllardaki örnek dosyalar da bu ayrımın uygulamada ne kadar kritik olduğunu göstermektedir.
1. Kanuni Dayanak ve Korunan Hukuki Değer
Cinsel dokunulmazlık, Türk Ceza Kanunu’nun en temel koruma alanlarından biridir. Bu çerçevede TCK 103 – Çocuğun Cinsel İstismarı ve TCK 104 – Reşit Olmayanla Cinsel İlişki suçları, hem bireyin fiziksel ve ruhsal bütünlüğünü hem de toplumun ahlaki yapısını koruma amacı taşır. Bu maddeler yalnızca cezai düzenlemeler değildir; aynı zamanda çocuk haklarının anayasal güvence altına alınmış bir yansımasıdır.
1.1 TCK 103 – Çocuğun Cinsel İstismarı (Temel Dayanak)
TCK 103. madde, 15 yaşını doldurmamış veya doldurmuş olsa dahi fiilin anlam ve sonuçlarını algılayamayacak durumda olan çocuklara karşı gerçekleştirilen tüm cinsel davranışları kapsar.
Bu madde kapsamında rıza kavramı tamamen hükümsüzdür, çünkü hukuken çocukların rıza açıklaması geçerli kabul edilmez.
Yani 14 yaşında bir çocuk “rızam var” dese bile, hukuk düzeni bu rızayı tanımaz; zira çocuğun bedensel, ruhsal ve bilişsel gelişimi tamamlanmamıştır.
Bu suçta devletin koruduğu hukuki değer, yalnızca bireyin bedeni değil, aynı zamanda onun geleceğe sağlıklı bir birey olarak katılma hakkıdır.
Bu nedenle TCK 103; yalnızca cezalandırma aracı değil, çocukların istismara karşı koruyucu bir kalkanıdır.
1.2 TCK 104 – Reşit Olmayanla Cinsel İlişki (Koruyucu Ama İnce Sınırda)
TCK 104. madde ise 15 yaşını doldurmuş ancak 18 yaşından küçük bireylerle yaşanan cinsel ilişkileri düzenler. Burada önemli fark, rızanın varlığıdır.
Eğer cebir, tehdit, hile veya baskı yoksa; ilişki rızaya dayalı olsa dahi, kanun koyucu bu rızayı sınırlı geçerlilikte kabul eder.
Çünkü bu yaş grubundaki bireyler, toplumsal deneyim ve psikolojik olgunluk bakımından henüz tam anlamıyla reşit sayılmazlar.
Bu nedenle TCK 104, bir “cezalandırma normu” kadar bir toplumsal denge normudur: genç bireylerin kolayca manipüle edilmesini engeller, ancak tamamen cezalandırıcı olmaktan çok koruyucu bir düzenleme niteliği taşır.
1.3 Korunan Hukuki Değer: Çocuğun Cinsel Dokunulmazlığı
Bu iki maddeyle korunan temel değer, çocuğun cinsel dokunulmazlığı ve bedensel–ruhsal bütünlüğüdür.
Türk Ceza Kanunu, cinsel özgürlük kavramını yetişkinler için tanır; çocuklar için değil.
Dolayısıyla TCK 103 ve 104, hem çocuğun birey olma hakkını hem de toplumun ahlaki ve sosyal yapısını birlikte korur.
Bu düzenlemelerin amacı, yalnızca failin cezalandırılması değil, aynı zamanda çocukların istismar edilmesinin önüne geçmek ve toplumda caydırıcı etki yaratmaktır.
1.4 Anayasal Dayanak ve Uluslararası Boyut
Anayasa’nın 41. ve 58. maddeleri, çocukların korunmasını devletin pozitif yükümlülüğü olarak düzenler.
Ayrıca Türkiye’nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Lanzarote Sözleşmesi, çocukların cinsel sömürüye ve istismara karşı korunmasını zorunlu kılar.
Bu nedenle, Türk ceza hukukunda 103 ve 104. maddeler, yalnızca ulusal değil uluslararası hukukla da paralel koruma sağlar.
1.5 İzmir Cinsel Suçlar Avukatı Perspektifinden Değerlendirme
Cinsel suçlar, yalnızca kanun maddelerinden ibaret değildir; her dosya insan hayatını derinden etkileyen psikolojik ve sosyal katmanlara sahiptir.
Bir İzmir cinsel suçlar avukatı, bu davalarda yalnızca yasal savunma yapmaz; mağdurun veya sanığın haklarını delil, tıbbi rapor, psikolojik değerlendirme ve sosyal inceleme ışığında analiz eder.
Bu alanda görev yapan bir İzmir avukat, Yargıtay içtihatlarını ve yerel mahkeme uygulamalarını birlikte okuyarak, doğru hukuki nitelendirme yapılmadığında ortaya çıkabilecek haksız cezaları önleyebilir.
Özellikle İzmir, Manisa ve Aydın gibi büyük yargı çevrelerinde, TCK 103 ile TCK 104 arasındaki farkın doğru anlaşılması; hem adaletin sağlanması hem de toplumsal dengeyi koruma açısından büyük önem taşır.
2. En Temel Fark: Rızanın Hukuken Geçerli Olup Olmaması
Kriter | TCK 103 – Çocuğun Cinsel İstismarı | TCK 104 – Reşit Olmayanla Cinsel İlişki |
---|---|---|
Yaş sınırı | 15 yaşın altı veya algı yeteneği gelişmemiş | 15–18 yaş arası |
Rıza | Rıza yok – kabul edilmez | Rıza var – ancak sınırlı geçerlilikte |
Şikâyet | Re’sen soruşturulur | Şikâyete bağlıdır |
Cezası | 8–15 yıl arası hapis | 2–5 yıl arası hapis |
Mağdur algı yeteneği | Yok veya yetersiz | Mevcuttur ancak tam değildir |
Toplumsal algı | “İstismar” olarak görülür | “Erken ilişki” veya “rıza yanılgısı” olarak yorumlanabilir |
Bu fark, yargılamalarda cezai sonucun belirlenmesinde belirleyicidir. İzmir ve Manisa Ağır Ceza Mahkemeleri’nin kararlarında da sıkça görüldüğü üzere, 15 yaş sınırı, istismar mı yoksa rızaya dayalı ilişki mi olduğuna karar verilmesinde keskin bir çizgi oluşturur.
3. Yargıtay’ın Yaklaşımı
3.a) Yargıtay 14. Ceza Dairesi – 2022/3748 E., 2023/1176 K.
“Mağdurun 15 yaşını doldurduğu, cebir, tehdit veya hile unsurlarının bulunmadığı hallerde, eylem TCK 104 kapsamında değerlendirilmelidir.”
- Bu karar, rıza beyanının açık olduğu durumlarda TCK 103 yerine 104’ün uygulanması gerektiğini vurgular.
3.b) Yargıtay 5. Ceza Dairesi – 2021/10587 E., 2022/4139 K.
“15 yaşını doldurmamış çocukla her türlü cinsel davranış, rızası olsa dahi istismar suçunu oluşturur.”
- Burada ise 15 yaşın altındaki her durumda rızanın hukuken hükümsüz olduğu açıkça ifade edilir.
3.c) Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2022/7354 E., 2023/2719 K.
“Mağdurun 15 yaşını doldurmuş olması, tek başına fiilin anlam ve sonuçlarını kavradığı anlamına gelmez. Mağdurun ruhsal gelişimi ve olayın toplumsal niteliğini anlama kapasitesi bilirkişi raporuyla belirlenmelidir.”
- Bu karar, yaşın tek başına cezai ayrım için yeterli olmadığını, algı düzeyinin bilimsel verilerle saptanması gerektiğini açıkça ortaya koyar.
Uygulamada İzmir, Aydın ve Manisa Ağır Ceza Mahkemeleri’nde görülen dosyalarda da aynı yaklaşım benimsenmektedir. Bazı 16 yaşındaki mağdurlar için “algı yeteneği gelişmemiştir” kararı verilerek, dosya TCK 104’ten TCK 103’e dönüştürülmüştür.
4. “Algılama Yeteneği” Kriterinin Önemi
TCK 103 ve TCK 104 kapsamındaki en kritik ayrım noktalarından biri, mağdurun fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğine sahip olup olmamasıdır.
Bu kriter, yalnızca yaş faktörüne değil, bilişsel olgunluk, psikolojik gelişim, eğitim düzeyi ve sosyal farkındalık gibi pek çok unsura dayanır.
Yargıtay kararlarında da açıkça vurgulandığı üzere, yaş tek başına yeterli değildir; önemli olan, çocuğun cinsel fiilin doğasını, toplumsal anlamını ve sonuçlarını kavrayıp kavrayamadığıdır.
4.1 Hukuki Tanım ve TCK’daki Yeri
Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesinin 1. fıkrasında şu ifade yer alır:
“On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olsa bile fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı cinsel davranışlarda bulunan kişi…”
Bu hükümle birlikte, kanun koyucu yalnızca yaşın değil, algılama kapasitesinin de belirleyici olduğuna işaret etmiştir.
Yani bir çocuk 15 veya 16 yaşında olsa bile, zihinsel veya duygusal gelişimi yeterli değilse, failin eylemi TCK 104 kapsamında değil, TCK 103 – Çocuğun Cinsel İstismarı olarak değerlendirilir.
Bu durum, hem cezai sorumluluğun niteliğini hem de cezanın ağırlığını doğrudan değiştirir.
4.2 Algılama Yeteneğinin Belirlenmesi
Bir çocuğun algılama yeteneği, çok boyutlu bilirkişi incelemeleri ile tespit edilir.
Mahkemeler genellikle aşağıdaki rapor ve gözlemlerden yararlanır:
-
Adli Tıp Kurumu veya Ruh Sağlığı Kurulu raporu – mağdurun zihinsel gelişim düzeyini ve psikolojik olgunluğunu belirler.
-
Psikolog veya pedagog değerlendirmesi – çocuğun olayın anlamını, rızasının bilinçli olup olmadığını ölçer.
-
Sosyal inceleme raporu – aile ortamı, eğitim seviyesi, sosyal çevre ve duygusal olgunluğu değerlendirir.
-
Mağdur beyanının dili ve tutarlılığı – çocuğun yaşına uygun bir farkındalık taşıyıp taşımadığı anlaşılır.
Bu unsurlar birlikte değerlendirildiğinde, mahkeme algılama yeteneği zayıf veya gelişmemiş sonucuna varırsa, failin fiili daha ağır cezalandırılan TCK 103 kapsamına alınır.
4.3 İzmir Uygulaması ve Bölgesel Perspektif
İzmir adliyesinde görülen cinsel istismar davalarında, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu raporları sıklıkla belirleyici olmaktadır.
Bu raporlarda mağdurun zihinsel gelişimi, duygusal olgunluğu ve fiili kavrama kapasitesi ayrıntılı şekilde analiz edilir.
Örneğin, İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2024/482 E. sayılı dosyasında, 15 yaşındaki mağdurun “olayın toplumsal sonuçlarını kavrayamadığı” raporla sabit görülmüş ve eylem TCK 103 kapsamında cezalandırılmıştır.
Bir İzmir avukat için bu tür raporların değerlendirilmesi yalnızca teknik bir savunma unsuru değil, aynı zamanda cezanın ağırlığını belirleyen stratejik bir savunma hattıdır.
Algılama yeteneği doğru analiz edilmediğinde, masum bir ilişki “istismar” kapsamına girebilir veya tersine, gerçek bir istismar “rıza” olarak hatalı nitelendirilebilir.
4.4 Cezai Sonuçlar Bakımından Etkisi
Durum | Uygulanacak Madde | Cezanın Alt Sınırı | Rızanın Hukuki Geçerliliği |
---|---|---|---|
Algılama yeteneği yok veya zayıf | TCK 103 – Çocuğun Cinsel İstismarı | 8 yıl | Rıza geçersiz |
Algılama yeteneği var, 15 yaş üstü | TCK 104 – Reşit Olmayanla Cinsel İlişki | 2 yıl | Rıza geçerli ancak sınırlı |
Şüpheli durumda, rapor eksik | TCK 103’e kayma riski | Artar | Rıza tartışmalı hale gelir |
- Bu tablo, “algılama yeteneği” kriterinin cezai sorumlulukta hayati bir belirleyici olduğunu göstermektedir.
Yanlış sınıflandırma, sanığın 2 yıldan 15 yıla kadar değişen cezalara maruz kalmasına neden olabilir.
4.5 Cezai Değerlendirmede Bilimsel Yaklaşım
“Algılama yeteneği” kavramı, ceza hukukunun soyut ilkelerinden değil; bilimsel değerlendirmelere dayalı somut bir olgudur.
Bir avukatın bu konuyu doğru anlaması, yalnızca yasal bilgi değil, aynı zamanda psikoloji, pedagoji ve adli tıp perspektiflerini de içeren bütüncül bir bakış gerektirir.
TCK 103 ve 104 ayrımının merkezinde yer alan bu kriter, cinsel suçlarda adaletin terazisini belirler.
Adaletin doğru dağıtılması, bilimsel raporların doğru yorumlanması ve savunmanın hukuki stratejiyle bütünleştirilmesi sayesinde mümkündür.
5. Şikâyet, Soruşturma ve Yargılama Süreci
-
TCK 103: Re’sen soruşturulur, şikâyet aranmaz.
Savcılık, mağdurun ifadesi olmasa bile olayı resen araştırır. -
TCK 104: Şikâyete bağlıdır.
Mağdur veya ailesi şikâyetten vazgeçerse, dava düşer.
Uygulamada, özellikle ailelerin sosyal baskı nedeniyle şikâyetlerinden vazgeçtiği dosyalar çoktur. İzmir, Aydın ve Manisa’da son yıllarda bu tür “rızaya dayalı ilişki” dosyalarının şikâyetten vazgeçme nedeniyle düşmesi yaygındır.
6. Sosyal ve Toplumsal Boyut
Bu suçlar, yalnızca ceza hukukunun değil, aynı zamanda toplumsal ahlâkın ve aile düzeninin da konusu haline gelmiştir.
Özellikle küçük yaşta evlilik, imam nikâhı veya köy yerlerinde yaşanan erken ilişki vakaları, hâlâ TCK 104’ün gri alanlarında yer almaktadır.
Bu nedenle ceza avukatının görevi, yalnızca hukuki değil, psikolojik ve sosyolojik bir değerlendirme de yapabilmektir.
İzmir, Manisa ve Aydın çevresinde görülen dosyalarda, fail-mağdur ilişkilerinin “flört ilişkisi” veya “aile baskısı” içeren nitelikte olması, cezai sorumluluğun değerlendirilmesinde büyük fark yaratmaktadır.
7. Ceza Avukatının Rolü ve Savunma Stratejisi (Müdafii)
TCK 103 (çocuğun cinsel istismarı) ve TCK 104 (reşit olmayanla cinsel ilişki) kapsamında yürütülen soruşturmalar, yalnızca kanuni değil; insan onuru, psikoloji ve toplumsal algı bakımından da son derece derin sonuçlar doğurur. Bu nedenle, böylesine ağır ithamlarla karşı karşıya kalan bir kişi için ceza avukatının bilgi, strateji ve deneyimi, adeta yargı sürecinin kaderini belirler.
7.1. Ceza Avukatının Rolü: Hukukun Nabzını Tutmak
Bir ceza avukatı, yalnızca savunma yapmakla kalmaz; aynı zamanda dosyanın tüm yönlerini bilimsel, teknik ve hukuki bakışla analiz eden kişidir.
Cinsel suç dosyalarında avukatın görevi, “suçlamayı reddetmek”ten çok daha fazlasıdır.
Savunmanın amacı, doğru hukuki nitelendirmeyi yapmak, rızanın varlığını, algılama yeteneğini, tıbbi raporların geçerliliğini ve delillerin toplanma biçimini titizlikle incelemektir.
İyi bir avukat, delillerin şekline değil; içeriğine ve tutarlılığına bakar.
Çünkü bu tür dosyalarda tek bir yanlış tanık beyanı, hatalı alınmış bir ifade ya da eksik adli rapor, kişinin yıllarca haksız yere hapis cezası almasına yol açabilir.
7.2. Stratejik Savunma: Doğru Hukuki Nitelendirme
TCK 103 ile TCK 104 arasındaki farkın doğru belirlenmemesi, ceza miktarını 2 yıldan 15 yıla kadar değiştirebilir.
Bu nedenle, savunmanın en önemli adımı fiilin hukuki tanımını doğru yapmaktır.
Örneğin, 16 yaşındaki mağdurla rızaya dayalı bir ilişki, bazı durumlarda yanlış değerlendirilip “istismar” olarak nitelendirilebilir.
Böyle bir durumda tecrübeli bir avukat, bilirkişi raporları, algılama yeteneği değerlendirmesi ve delil analizi ile dosyayı 103’ten 104’e çevirebilir.
Bu fark, sanık için özgürlükle hapis arasındaki çizgidir.
7.3. Delil Değerlendirmesi ve Adli Tıp Analizi
Cinsel suç dosyalarında delillerin doğru yorumlanması, savunmanın bel kemiğidir.
Bir ceza avukatı, adli tıp raporları, DNA incelemeleri, mağdurun psikolojik durumu ve olay yeri bulguları arasındaki çelişkileri fark edebilmelidir.
Bazen bir raporda yer alan tek bir cümle – örneğin “travma bulgusu yoktur” ibaresi – davanın seyrini tamamen değiştirebilir.
Bu tür incelemeler yapılmadan hazırlanan savunmalar, geri dönülmez hak kayıplarına neden olur.
Oysa uzman bir ceza avukatı, raporların yalnızca sonuç kısmını değil, metodolojisini ve değerlendirme tekniğini de sorgular.
Çünkü adalet, yalnızca doğru delil değil, doğru yorumlanmış delil ile sağlanır.
7.4. Mağdur Beyanının Değerlendirilmesi
Cinsel istismar davalarında mağdur beyanı çok güçlü bir delildir, ancak tek başına yeterli delil değildir.
Yargıtay içtihatları da bu konuda net bir çizgi çeker:
“Mağdur beyanı, tutarlılık ve destekleyici delillerle birlikte değerlendirildiğinde hükme esas alınabilir.”
Bir avukatın görevi, mağdurun beyanını sorgulamak değil; ifadenin doğruluğunu ve tutarlılığını hukuki zeminde sınamaktır.
Özellikle reşit olmayanla ilişki dosyalarında, “aile baskısı” veya “sosyal çevre etkisiyle yönlendirilmiş beyan” olasılığı mutlaka araştırılmalıdır.
7.5. Savunma Stratejisi: Adım Adım Planlama
Bir ceza davasında strateji, genellikle üç aşamada kurulmalıdır:
-
Soruşturma aşaması: İfade verme öncesi hukuki yönlendirme, doğru savunma hakkının kullanılması, avukat eşliğinde sorgu.
-
Kovuşturma aşaması: Delil tespiti, bilirkişi incelemeleri, tanık sorgusu ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması.
-
İstinaf ve temyiz: Hatalı nitelendirme veya usul hatalarına karşı, kararı hukuki çerçevede denetletme.
Her aşamada profesyonel bir avukatın rehberliği, kişinin geleceğini belirleyecek kadar önemlidir.
Cinsel suçlarda bir ifadenin yanlış anlaşılması, ömür boyu sürecek bir leke haline gelebilir.
Bu nedenle “avukatsız savunma” yalnızca risk değil, kesin hak kaybı anlamına gelir.
7.6. Avukatsız Süreçlerin Yarattığı Hak Kayıpları
-
Deliller yanlış toplanır veya geç toplanır.
-
Savunma stratejisi eksik kalır, maddi gerçek ortaya çıkmaz.
-
Rızaya dayalı eylemler istismar olarak yorumlanır.
-
Algılama yeteneği raporu talep edilmez veya geç istenir.
-
İfade aşamasında psikolojik baskı altında yanlış beyan verilir.
Aslında TCK 104 kapsamındaki bir fiil nedeniyle TCK 103 kapsamında haksız yere mahkûm olabilir. Bu tür hataların telafisi neredeyse imkânsızdır. Oysa tecrübeli bir ceza avukatı, bu süreçleri baştan planlar, dosyayı savunma açısından proaktif şekilde yönetir ve hak kayıplarının önüne geçer.
7.7. Savunma Etiği ve İnsan Onuru
- Bir ceza avukatı, yalnızca müvekkilini değil; adaletin kendisini savunur.
- Cinsel suçlar, toplumda derin yankı uyandıran, duygusal ve ahlaki tepkiler doğuran dosyalardır.
- Savunmanın en temel ilkesi, etik sınırları koruyarak gerçekleri görünür kılmaktır.
- Avukatın dili, ne mağduru incitmelidir ne de sanığın haklarını zayıflatmalıdır.
- Profesyonel bir savunma, saygılı, bilimsel ve hak odaklı olmalıdır.
8. Uygulamada Örnek Durumlar
Olay | Uygulanacak Madde | Açıklama |
---|---|---|
14 yaşında çocukla rızaya dayalı ilişki | TCK 103 | Rıza geçersiz |
16 yaşında kız arkadaşıyla rızaya dayalı ilişki, şikâyet yok | TCK 104 (şikâyet yoksa kovuşturma yok) | Rıza var, şikâyete bağlı |
15 yaşını doldurmuş ama zeka geriliği raporu var | TCK 103 | Algı yeteneği yok |
17 yaşındaki mağdurla gönüllü birliktelik, aile şikâyetçi | TCK 104 | Şikâyet üzerine işlem yapılır |
9. Sonuç ve Değerlendirme
TCK 103 (çocuğun cinsel istismarı) ve TCK 104 (reşit olmayanla cinsel ilişki) maddeleri, Türk ceza hukukunun en hassas, en ağır sonuçlar doğuran alanlarından biridir.
Bu suç tiplerinde yalnızca yaş farkı değil, rızanın hukuki geçerliliği, algılama yeteneği, failin kastı ve delillerin değerlendirilme biçimi bile sonucu dramatik biçimde değiştirebilir.
Yargılama sürecinde yapılacak en küçük hata, bir kişinin ömür boyu taşıyacağı “cinsel istismar faili” damgasına dönüşebilir.
Bu nedenle, özellikle cinsel suçlar alanında çalışan bir ceza avukatı, yalnızca kanunu bilmekle yetinmez; psikoloji, adli tıp ve dijital delil incelemesi alanlarında da derin farkındalık sahibi olmalıdır.
Cinsel istismar, reşit olmayanla ilişki, müstehcenlik veya NCMEC raporları gibi dosyalar, toplumsal anlamda “yüz kızartıcı suçlar” olarak değerlendirilen en ağır ithamlar arasındadır.
9.1. Müstehcenlik ve NCMEC Bildirimleri: Sınırda Kalan Alanlar
Her ne kadar TCK 226 – Müstehcenlik Suçu ayrı bir düzenleme olarak görünse de, uygulamada özellikle çocuk müstehcenliği içeren dijital materyaller ve NCMEC (National Center for Missing and Exploited Children) raporlarıyla başlatılan soruşturmalarda, bazı dosyaların TCK 103 kapsamına kaydırıldığı görülmektedir.
Bu durum, dijital ortamlarda çocuk görüntülerine erişim, paylaşım veya bulundurma fiillerinin, “çocuğun cinsel istismarı” suçunun dolaylı şekli olarak yorumlanmasından kaynaklanır.
Özellikle çocuk pornografisi içeren materyallerin indirilmesi veya depolanması durumunda, Yargıtay bazı kararlarında müstehcenliği değil, çocuğa karşı cinsel istismar suçunu (TCK 103/6) gündeme getirmiştir.
Dolayısıyla müstehcenlik ve NCMEC raporlarıyla yürütülen dijital istismar dosyaları, ceza hukuku bakımından yalnızca bir “bilişim suçu” değil; çocukların cinsel dokunulmazlığına yönelik ağır bir tehdit olarak da değerlendirilmektedir.
Bu noktada bir ceza avukatının görevi, delillerin dijital kaynaklarını, IP eşleşmelerini ve içerik bağlamını ayrıntılı inceleyerek fiilin kastla mı yoksa teknik hatayla mı işlendiğini ortaya koymaktır.
9.2. Yüz Kızartıcı Suçlarda Hukuki ve Sosyal Sonuçlar
Cinsel istismar, müstehcenlik, fuhuşa aracılık, şantaj veya NCMEC temelli soruşturmalar gibi dosyalar; yalnızca cezai yaptırım değil, sosyal izolasyon, meslekten men, sicil kayıtlarında kalıcı damgalanma gibi sonuçlar da doğurur.
Bu nedenle “yüz kızartıcı suç” nitelendirmesi, yalnızca toplumun ahlaki bakışını değil, kişinin geleceğini belirleyen bir etik etiket haline gelir.
Birçok sanık, soruşturma aşamasında doğru yönlendirme almadığı için, fiil ile suç tipi arasındaki ince ayrımı fark edemeden ağır cezalarla karşılaşmaktadır.
Oysa doğru hukuki savunma, delillerin niteliğini ortaya koyarak müstehcenlik (TCK 226) ile çocuğun cinsel istismarı (TCK 103) arasındaki farkı net biçimde gösterebilir.
9.3. Cinsel Suçlarda Avukatın Stratejik Önemi
Bu tür davalarda avukatsız hareket etmek, neredeyse kesin hak kaybı anlamına gelir.
Savunmanın yalnızca “ifade vermek”ten ibaret olmadığı, bilakis delil analizi, adli rapor değerlendirmesi, NCMEC kayıtlarının teknik incelemesi ve dijital log karşılaştırması gibi uzmanlık alanlarını da kapsadığı unutulmamalıdır.
Cinsel suçlarda adalet, duyguyla değil delille, ön yargıyla değil bilgiyle sağlanabilir.
Bir ceza avukatı, özellikle İzmir, Manisa ve Aydın gibi geniş yargı çevrelerinde, müvekkilini korumakla kalmaz; aynı zamanda adaletin terazisini dengeleyen kişi konumundadır.
Çünkü bu suçlarda hem toplumun öfkesi hem de mağdurun beyanı çok güçlüdür — ama adalet, sakin akıl ve hukuki dengeyle tesis edilir.
9.4. Cinsel Dokunulmazlık, Dijital Dönem ve Hukukun Vicdanı
Bugün cinsel suçlar yalnızca fiziki fiillerle değil, dijital platformlar, sosyal medya ve uluslararası veri akışları üzerinden de işlenebilmektedir. Bu gerçek, hem TCK 103 ve 104’ün hem de müstehcenlik ve NCMEC bildirimi kapsamındaki suçların yeniden yorumlanmasını gerektirmektedir.
Cinsel suç davalarında doğru savunma, yalnızca cezadan kurtulmak değil, adaletin doğru işlemesini sağlamak anlamına gelir. Hukukun amacı intikam değil, insan onurunu koruyarak gerçeği ortaya çıkarmaktır. Ceza avukatı, yalnızca savunma yapmaz — adaleti bilim, vicdan ve stratejiyle inşa eder.
9.5. Deneyimli Bir Ceza Avukatıyla Adaletin Dengesi
Cinsel suçlar, küçük bir detayın bile büyük cezai sonuçlar doğurabileceği alanlardır. Bu nedenle savunma sürecinde yapılacak en büyük hata, “nasıl olsa anlatırım” düşüncesiyle avukatsız hareket etmektir. Ceza yargılaması; bilgi, tecrübe, strateji ve sezgi gerektirir. Avukatla kurulan savunma hattı, yalnızca mahkeme salonunda değil; hayatın geri kalanında da adaletin teminatıdır.
10. Benzer Mahiyette Bir Kısım Yazımız;
17-Uluslararası Hukukta Müstehcenlik Suçu Davası & Zamanaşımı
18-NCMEC ve Müstehcenlik Suçu Davalarında Savunma • Avukat
19- NCMEC Davaları ve Müstehcenlik Suçu İlintisi • İzmir Avukat
20- Müstehcenlik Suçu Şartları ve NCMEC Rapor İhbarı
21- NCMEC Raporu ve NCMEC Mağduriyeti Nedir? • Avukat Görüşü
22- NCMEC ve Hatalı Müstehcenlik Suçu Yargılamaları • Avukatı
23- Yargıtay Kararlarına Göre NCMEC & Müstehcenlik Davaları
24- Çocukların İstismarı Yolu İle Görsel Kaydetme/Yayma Suçu
25- Çocukların Cinsel İstismarı Suçu ve Cezası • İzmir Avukat
26- Çocuğun Cinsel İstismarı Davası ve Cezası • Avukatın Önemi
27- Fuhşa Teşvik, Aracılık ve Çocukların Fuhşa Zorlanması Suçu •
28- Müstehcenlik ve NCMEC Suçları ile İlgili 50 Soru ve Cevap
29- 2025’te Müstehcenlik Suçları ve NCMEC Raporu Davaları
30- Çocuk İstismarı Suçunun Sonuçları ve Avukatın Önemi
31- NCMEC Nedir? Çocuk Koruma Mücadelesi Suçu – (Müstehcenlik)
32- Çocuk İstismarı & Çocuk Pornografisi Suçunda Sık Sorulanlar
- Teknik ve hukuk alanında tecrübe gerektiren bu konularda telafisi imkansız hak kayıplarına uğramamak için, mutlaka avukatınıza danışmanızı şiddetle önermekteyiz.
- Aradığınız dava türü veya hukuki ihtilaf hakkında *yazılar* bölümüne tıklayarak ya da sağ üst köşeden arama yaparak onlarca davanız hakkında dilediğinizi okuyup, araştırabilirsiniz.
-
AVUKAT DESTEĞİ
Randevu almak için çalışma saatleri içerisinde aşağıdaki telefon aracılığı ile ulaşabilir, whatsapp hattına yazabilir (tıkla) veya aşağıdaki adrese mail atabilirsiniz.
Hafta içi: 09:00 – 19:00Cumartesi: 10:00 – 18:00Telefon: +90 532 282 25 23Gizlilik
Gizlilik, bir avukatın ve hukuk büromuzun en önemli etik ilkelerinden biridir; 1136 sayılı Kanunda tanımlanan gizlilik ve ifşa etmeme ilkesini çok dikkatli ve hassas bir şekilde uygular. Ancak büromuz, müvekkillerinin bilgi, belge ve bilgilerini gizlilik ve bilgi sorumluluğu sınırları içinde gizli tutar ve hiçbir şekilde ve hiçbir koşulda üçüncü kişi ve kurumlarla paylaşmaz.
-
Leave A Comment